10 Temmuz 2010 Cumartesi

The Pacific 3. bölümde "izmir i Türkler 1922'de girip yakıp yıktılar! diyaloğu


Avustralya'ya
yerleşmiş bir Rum ailenin kızı olan Stella, ABD'li askere öykülerini anlatıyor




...sizin gibi bir Yunan hanımı Melbourne'e niye geldi?

What's a greek girl like you doing in melbourne?

Düşünme sen onu yahu! Hayır, hayır, hayır, yemeyin beni. Avustralyalı değilsin.
Oh, you don't care about that. No no no, don't go officer on me.
You're not australian.

Hayır, hayır, ben eski kıtadan geliyorum.

No no, I come from the old country.

İzmir.
Smyrna.

- Türkler tarafından alınmıştı, değil mi?
- Biliyor musun?Çok okurum.

That was sacked by the turks, wasn't it? You know about that?
Um, I read a lot.

Türkler 1922'de girip yakıp yıktılar!
Hayatta kaldıysan annem ve benim gibi kaçardın.
Ama biz rıhtıma kadar gidebildik.
Sonra bir gemiye yüzdük. Kaptan bizi gemisine aldı
ve Pire'ye kadar götürdü. Hayatlarımızı kurtardı!
Ama evimiz gitmişti.
Ne yapacaktık? Buraya geldik.
Yaşadık, çalıştık, aşkı bulduk.

The turks invaded in 1922
and burned it down.
All gone. If you survived,
you fled like my mama and me.
But we made it down to the docks.
We swam to a ship.
The captain took us onboard
And sailed us to piraeus.
He saved our lives. But our home was gone.
So where do we go? We come here.
We live, we work, we find love.

Şimdi de sen bana evini anlatmalısın.
- Evet, Amerika'yı anlat.
- Hayır, hayır, hayır! Amerika'yı değil.
Amerika'yı filmlerde görüyoruz.
Aileni anlat. Görünüşe göre ikimiz de
felaketten kaçmışız.

So now you must tell about your home.
- Yeah, about america.
- No no no. Not america. America
we see in the movies.
Your family. - Well,

seems like we both escaped disaster.

Dizinin temel aldığı kitaplardan 'Helmet For My Pillow'da yazar Robert Leckie'nin böyle bir anısı yok. senaryo yazarı yunan asıllı olursa böyle yorumlayabilir..lobiciliğin yanlı v subjektif bir ürünü. 1922 d Türk ordusu izmir e girdi tabii..

bence yangının kahramanlar semtinde,şimdiki fuar alanı, başlaması ve oranın da Ermeni mahallesi  olması yangını ermenilerin çıkardığını gösterir mi. tahminim budur.. söylenenlere göre anadoluda ki sermayenin 1/3 üne sahip zengin azınlıklar bu serveti türklere vermek istemezlerdi..

Yakındoğu Yardım Komitesi Başkanı Mark Prentiss'in "Ermeni ve Rumlar ellerindeki ganimeti düşmana temsil etmemeye kararlıydılar" diyen raporu 

türklerde yangını söndürmeyip seyretmişler. ermeniler gelen itfaiyeye ateş etti diyenler var..

Falih Rıfkı'nın kitabında ise 
İzmir'i, kente giren ilk birliklere kumanda eden
""Sakallı" lakaplı Nureddin Paşa yakmış.deniliyor..

"İzmir'i niçin yakıyorduk? Kordon konakları, 
oteller ve kazinolar kalırsa, azlıklardan 
kurtulamıyacağımızdan mı korkuyorduk. Birinci 
Dünya Harbinde Ermeniler tehcir olunduğu 
vakit, Anadolu şehir ve kasabalarının 
oturulabilir ne kadar mahalle ve semtleri varsa, 
yine bu korku ile yakmıştık. Bu kuru kuruya 
tahripçilik hissinden gelen bir şey değildir. 
Bunda bir aşağılık duygusunun da tesiri var. Bir 
Avrupa parçasına benzeyen her köşe, sanki 

hıristiyan veya yabancı olmak, mutlaka bizim
olmamak kaderinde idi. Bir harb daha olsa da 
yenilmiş olsak, İzmir'i arsalar halinde bırakmış 
olmak, şehrin Türklüğünü korumaya kâfi mi 
gelecekti? Koyu bir mutaassıp, öfkelendirici bir 
demagog olarak tanımış olduğum Nureddin Paşa, 
ta Afyon'dan beri Yunan'lıların yakıp kül ettiği 
Türk kasabalarının enkazını ve ağlayıp çırpınan 
halkını görerek gelen subayların ve neferlerin 
affetmez hınç ve intikam hislerinden de 
şüphesiz kuvvet almakta idi." (Falih Rıfkı Atay,Çankaya, 1958 
baskısı, Dünya Yayınları, s. 


ingiliz gazeteci-yazar gıles mılton,
Türk Ordusu'nun İzmir'deki gayrimüslimleri katlettiğini iddia etmekle kalmıyor, başta İngilizler olmak üzere işgal kuvvetlerini de bu katliama göz yummakla suçluyor. Milton, Yunan askerlerini çiçeklerle karşılayıp Türkler'i öldüren ve evlerini yağmalayan İzmirli Rumlar'ın, Türk askerinin şehre girişiyle cehennemi yaşadığını aktarıyor. Milton'a göre gayrimüslimler limanın açığında bekleyen 21 savaş gemisindeki ittifak askerlerinin kendilerini kurtaracağını sanyorlardı. Milton bu bekleyişin boşa çıktığını ve evleri yanan yaklaşık 100 bin gayrimüslimin Kordon'a yığıldığını ancak başıboş Türk grupların saldırılarına uğradığını yazıyor. Gemilerdeki danslı eğlence sırasında Rumlar'ın çığlıklarını duymak istemeyen İngiliz komutanlar, orkestraya daha yüksek sesle çalmalarını emretmiş.

sonuçta 1922 yangınından sonra İzmir'de ne ticaret ne 
de sanayi kalmıştı...Rum ve Ermeniler 
kaçmıştı,öldürülmüştü. toprakları bol olsun..
  yunan ordusun v işbirlikçilerinin zulmene uğrayan müslüman halkımıza da allah rahmet eylesin

İnönü nün baskıcı bürokrasisinin çöreklendiği otoriter
CHP'ye ilk muhalefet bayrağının niçin Ege 
bölgesinde açıldığının, Serbest Fırka'nın
niçin İzmir çevresinde serpilip geliştiğinin bu ticari geriliğinv yoksulluğa düşüşün büyük payı vardır..Tarım tekniklerini bilenler kaçtı..

Halk, 1930 yılında, Serbest Fırka'nın 
başkanı Fethi Bey'e "kurtar bizi bu 
mutemetlerden, kurtar" diye haykırıyordu 

wisconsin üniversitesinde osmanlı tarih bölümünün kurucusu Prof. KEMAL H. KARPAT müslüman türklerin dramını ve  tarihimizi  çok çarpıcı  anlatıyor.

19. yüzyılda kapitalizmin Anadolu’ya girmesiyle adalardaki Rumlar 1815-20’lerde Batı Anadolu’ya geçerek buralarda iş sahibi oldular. Daha sonra akrabalarını getirdiler, Yunanistan’daki bankaların verdiği kredilerle işletmeler kurdular. Mesela Ayvalık endüstri merkezine dönüştü. Rumların Batı Anadolu’ya ekonomik penetrasyonu oldu.

Kapitalizmin girişiyle birlikte, Batı Anadolu’daki halkı yoğunluk Rumlarda olmak üzere ‘sermaye’ sömürdü. Bunları yönlendiren de İngiliz, İtalyan sermayesiydi. O dönemde Batı Anadolu’da Müslüman halk arasında öyle büyük fakirlik vardı ki... Kadınlar doğurmamak için çocuklarını düşürüyorlardı. Henüz ilişkiler Rum, Hıristiyan düşmanlığına dönüşmemişti ama halk onlarla arasındaki farkı hissediyordu. Nihayet 1919’da burayı Yunanistan’a katmak için büyük bir Rum istilası yaşandı. Kurtuluş Savaşı olmasaydı İstanbul, Trakya ve Ege bugün Yunanistan olmuştu. 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder