Jules Verne, 1883 yılında kaleme aldığı bu kitabında, (II.Mahmut reformlar dönemi)hiç görmediği Osmanlı İmparatorluğu'nun iki şehrini İstanbul ve Trabzon'u Hollandalı bir tüccar ile uşağının gözünden anlatıyor.
Kéraban-le-Têtu, Hollandalı tütün tüccarı Van Mitten ile uşağı Bruno'nun bir Ramazan günü İstanbul'a glemesiyle bayşlıyor. Herkes oruçlu olduğu için İstanbul terkedilmiş bir şehir görüntüsündedir. Van Mitten ile Bruno, İstanbul'da dolaşmaya başlarlar. Tophane Meydanı'nı, Altın Boynuz'u, Beyazıt'ı...
Sonra Van Mitten İstanbullu tüccar Keraban Ağa ile buluşur. Ağa'nın
Üsküdar'daki konağına akşam yemeğine gitmek üzere yola çıkarlar. aylardan
ramazandır. keraban ağa her akşam bindiği kayığa adımını atacakken
borazanlar öter, trampetler çalınır, üniformalı bir adam elinde tuttuğu kâğıdı
başlar okumaya:
' zaptiye reisi müşür'ün emriyle, bu günden itibâren ister kayıkla olsun, ister
yelkenli veya buharlı teknelerle olsun, istanbul yönünden üsküdar'a,
üsküdar'dan istanbul'a geçmek için boğaz'ı geçen araçlı araçsız herkes on para ödemeye mecburdur. bu emre uymayanlar para ve hapis cezasına
çarptırılacaklardır.'
Keraban Ağa asla benden bu parayı alamazsınız diye fermana baş kaldırır.
Zaptiyeler de otoritenin karşı konulmazlığını anlatmak için Ağa"yı uyarırlar:
-O zaman da misafirinle evine gidemezsin!
Keraban Ağa"ya karşı yapılabilecek en kötü şey budur, anında kararını veriyor:
-Ben size bir kuruş bile vermeyeceğim, evime de gideceğim!
Keraban Ağa kendisine inatçı lakabını takanların bir kez daha gurur duyacakları kararını veriyor. Duruşunu sergiliyor..Tophane"den çıkıyor yola, Kırklareli-Varna-Bükreş-Odesa-Kırım-Soçi-Batum-Trabzon-Ankara-Adapazarı" nı geçip İstanbul"a varıyor. Üsküdar sahiline gelip:
-İşte size para vermeden Üsküdar"a geldim. Şimdi de Sultantepe"deki evime
çıkıp misafirlerimle Boğaz"a karşı yemeğimi yiyeceğim!
Tabii bu alternatif Tophane-Üsküdar yolculuğu biraz zaman ve de paraya
maloluyor ama Keraban Ağa ile kimsenin inatlaşamayacağı bir kez daha kendini kanıtlıyor.
ilkeli olmanın kararlılık ve duruş göstermenin zamanıdır bu günler..
çevre v finansal kaynak düşmanı,imar rantı dostu 3. köprüye HAYIR demek
için bu hikayeyi hatırlatmak istedim..Başbakan Erdoğan ın tanımladığı sık sık tekerlediğ,istemezükçülerindenim..Alternatif TÜP GEÇİT
7 tane otomobil fabrikasının olduğu ve insanların ailecek trafiğe çıkmayı sevdiği bir ülkede tabiki üretim artıp satışlarda fazlalaşsın..Trafik arap saçına dönmesin..
Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Semih
Tezcan, üçüncü bir köprünün çözüm olmayacağı, İstanbul trafiğini içinden
çıkılmaz bir hale getireceğini savundu. Tezcan, şunları söyledi:
"Birincisini yaptınız, ikincisi gerekti. İkincisini yaptınız, yetmedi, üçüncüden
bahsediyorsunuz. Bu 20 köprüye kadar gider. Köprü ulaşım teknolojisi işi
bilmeyen insanların projeleridir. Yol açmak, trafiği açmak için yeterli değil. Kısabir dönem rahatlama yaşanır, sonra yine tıkanır. Köprüleri dolduran yüzde 80 oranında özel araçlardır. Yeni bir köprü, yeni otomobilleri kamçılar.
TÜP GEÇİT yapılırsa 3. köprüye gerek kalmaz ve mevcut köprülerin trafiğini de rahatlatır. Tüp geçitteki bir raylı sistemde tek yönde saatte 70 bin yolcu
taşınırsa günde yaklaşık 1.5-2 milyon yolcu eder. İki köprüden geçen yolcu
sayısıysa yaklaşık 900 bin kişidir. Boğaz'da bir tüp geçit dört köprüye bedeldir. Ayrıca TÜP GEÇİT köprüye göre daha konforludur."
Türkiye'de ilk defa metro üzerine tez hazırlayan Prof. Keskin 'Yapılan
hesaplamalar köprü yaptıkça trafiğe çıkan araç sayısının arttığını gösteriyor'
dedi İSTANBUL - İstatistikler yapılan köprülerin İstanbul'un trafik sorununu çözmediğini ortaya koydu. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün açıldığı 1988 yılında Boğaziçi Köprüsü'ndeki araç trafiği rahatlamak yerine yüzde 6 oranında arttı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin eski ulaşım danışmanlarından Prof. Dr. Adnan Keskin, yeni bir Boğaz köprüsünün
İstanbul'un trafik sorununu çözmeyeceğini ve yapılan her köprünün yeni bir
köprüyü ihtiyaç haline getireceğini söyledi. 1962' Turgut Cansever 'Bu köprü tuzaktır, yarın birincisi, sonra ikincisi gelir ve bu 12'ye kadar çıkar' demişti. O zamanlar dediklerine gülmüştükama ilk . Şimdi Manhattan ve Broklyn
arasındaki çok sayıdaki köprü örnek gösteriliyor. Ama orada köprülerin
bozacağı bir doğa veya tarih yok, taş yığınından ibaret bir yerleşim. . Bence
köprü yapmak Bedeviliktir.
DOLAYLI VERGİLER e alıştık zaten gönülden ödüyoruz.. bu 6 Milyar D. maliyet bizi ilgilendirmez demeyelim
Metin Münir milliyet d yazdı..
Fransa’nın Aveyron ilindeki Millau Köprüsü dünyanın mühendislik harikalarından biridir.
Aralık 2004’te açıldı ve planlama, dizayn ve mühendislikte standartları yeni bir yüksekliğe taşıdı.
Tarn Nehri üzerindeki dört kulvarlı köprü Paris’i Barcelona’ya bağlar. Uzunluğu 2.4 kilometredir. Yüksekliği 270 metredir ve Paris’in ünlü Eyfel Kulesi’nden yüksektir.
Millau Köprüsü göze tat veren görüntüsünü ünlü İngiliz mimari Norman Foster’e borçludur. Foster köprüsünü “şeffaf ve narin” ve -bu bizi çok ilgilendirmeli- ucuz olmak üzere tasarladı.
Mümkün olduğu kadar az malzeme kullanılarak yapılan köprü neredeyse tamamen özel çelikten yapıldı.
Ne kadara çıktı peki?
Bunun cevabını vermeden önce Ulaştırma Bakanı Yıldırım’ın Üçüncü Boğaz Köprüsü için biçtiği fiyatı hatırlatayım: Altı milyar dolar.
Yıldırım’ın köprüsü Millau’dan bir kilometre kısadır. Yüksekliği de muhtemelen 100 metre daha az olacak.
Millau 400 milyon euro’ya mal oldu. Yaklaşık 550 milyon dolar.
Birilerinin Yıldırım’a sorması lazım.
Üçüncü köprü ile ilgili olarak yer tespitinden başka hiçbir hazırlık olmadığına göre, altı milyar dolar maliyete hangi verilerle varıldı?
Fransızlar, daha yüksek ve uzun köprüyü 400 milyon euro’ya mal etti de Ulaştırma Bakanlığı neden edemiyor?
Projesi olmayan bir işin fiyatını telaffuz edilip de müteahhitlere tüyo vermek ne biçim iş adamlığı ve devlet adamlığıdır?
Yıldırım’ın cevaplarından bazılarını ne olacağını biliyorum. “Benim fiyatıma 1-1.5 milyar dolar kamulaştırma bedeli ve 260 kilometre yol inşaatı dahildir”, diyecek.
Ama Fransızların kamulaştırma bedeli ile bağlantı yolları hesapladığında bile 6 milyarın yarısına bile ulaşılamıyor.
Yurtiçinde ve dışında emsallere bakarak, köprünün, yolların ve kamulaştırmanın bedelini tahmin etmek mümkündür. Altı milyar doları, büyük bir bölümünün rant olarak dağıtılması dışında, hiçbir şey gerekçeleyemez.
Dün de yazdığım gibi, 10 yıldan fazla bir süredir gündemde olmasına rağmen Karayolları Genel Müdürlüğü üçüncü köprüyle ilgili hiçbir hazırlık yapmadı. Sıfır.
Karayolları’nın planı işin tamamını yap-işlet-devlet modeliyle hayata geçirmek üzere bir şirkete devretmektir. Karayolları Genel Müdürü Cahit Turhan’a da şunları sormak lazım: Ne zamandan beri köprü ve otoyolların kesin maliyeti, görevlendirilecek şirketin teklifiyle belirleniyor? Maliyet etüt çalışması yapılmadan mı ihale açılacak?
Yeteneksizlik ve hayal gücü iflasının AKP bürokrasisinde ne kadar korkunç olduğuna bundan daha iyi bir örnek bulmak kolay değildir.
Bitmedi. Israrlı dedikodulara göre köprü ve çevre yollarının yerini ta başından bilenler vardı ve oraları kapattılar. Artık yatırımlarını nakde çevirmeleri lazım. Bunun için de bir an önce köprü gündeme gelmeli, imar planları değiştirilmeli, inşaatlar başlamalıdır.
Diyecek tek şey var: Tanrı Türkü Türklerden korusun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder