9 Temmuz 2010 Cuma

bizzat Atatürk'ün emriyle Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu.

Prof. Kemal Karpat bir yazısında Mustafa Kemal in Çankaya ya hapsedildiğini söylemişti..
Sabahattin Selek de kitaplarında köşke gelen insanların hep aynı kişiler olduğunu yazmıştı..Atatürk ün kadroları tasfiye edilmişti..Çevresi dalkavuklarla menfaat isteyen odaklarca sarılmıştı..
Latife Hanım demiyor muydu mektubunda bu dalkavuklar yüzünden eşim aşırı alkol tüketiyor eriyor diyen..
sulugöz senaryolar yazabilen Can Dündar da Mustafa filminde Atatürk ün mutsuz olduğunu yolunda gitmeyen olaylar olduğuna dikkat çekmişti..
yönetmen olmadığı için çekim tekniklerini bilmediğinden filmi soğuk ve duygusuz olmuş iz bırakmamıştı sadece tepki toplamıştı..
Prof. Halil inalcık Can Dündar ın canlı gaste programına katıldığında filmin eksiklerini nazik bir ifadeyle söyledikten sonra Serbest Fırka deneyimini mutlaka yaz filme çek demekten kendini alamamıştı..
Türkiyenin Hatıra Defterinde CHP otoritesinden bunalan onbinlerce insanın izmir mitinginde " kurtarın bizi bunlardan" diye Fethi Okyar a yalvardıklarını da izlemiştim..Çok partili hayata geçişte ilk muhalefet partisi olan Milli Kalkınma Partisi'nin genel başkanı Nuri Demirağ 'artik yeter' sloganı 1945'te ortaya atılmıştı
Çünkü muhalefet sevmeyen otoriter zihniyet ismet inönü yüzünden ilk uçak fabrikasını kapatmak zorunda kalmıştı..

Mustafa Kemal Atatürk : Cumhuriyeti kurduk ancak bir şeye benzemiyor. Ben faniyim.Ölmeden önce milleti hakiki hürriyete kavuşmuş ve alışmış görmek istiyorum. Bunun için muhalif bir parti lazımdır

Serbest Fırka deneyimini anlamaya çalışalım..

radikal gazetesi yazarı Avni Özgürel in  yazısından 

Yaşanan siyasi tartışmalar ve bunların doğurduğu sonuçlar
bakımından 1930 yılı demokrasi tarihimizde dönüm noktası sayılabilir. Ünlü Takrir-i Sükûn Kanunu'yla 1925) Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve muhalif basın kapatılmış; İsmet İnönü itirazsız iktidarını sürdürür hale gelmişti. Ama bu göstermelik sükûndan başta Atatürk olmak üzere herkes şikâyetçiydi. Sonuçta 1930
Ağustos'unda bizzat Atatürk'ün emriyle Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu.
Atatürk zor da olsa o tarihte Türkiye'nin Londra Büyükelçisi olan Ali Fethi Okyar'ı ikna etmişti muhalefet partisini kurmaya. Öyle ki, yeni partinin Çankaya'yla ihtilaflı olduğu hissinin uyanmasına mani olmak için Gazi ve Ali Fethi Bey karşılıklı mektuplaşmaları, Fethi Bey'in
niyetini Atatürk'ün de Fethi Bey'in teşebbüsünden duyduğu memnuniyeti yazmaları kararlaştırılmıştı ve bu mektuplar basına
açıklanacaktı. Öyle de oldu...
Basın, Fethi Bey'in "Tam laiklik ve cumhuriyetçilik temeli üzerinde" yeni bir parti kuracağına dair açıklamasını duyar duymaz Atatürk'ün kaldığı Yalova kaplıcalarına akın etti. O da "Yeni fırka inşallah memleket için faydalı olacaktır.Fethi Bey'in teşebbüsünü sevinçle karşılıyorum" dedi. Ardından
mektuplar açıklandı.
Atatürk burada Fethi Bey'e iktidar ve muhalefet partileri karşısında
tarafsız kalacağını, seçimlerin adil bir şekilde yapılmasını denetleyeceğini söylüyordu. 'Kaç mebus lazımsa...'
Atatürk çevresindekileri yeni partiye katılmaları konusunda
yüreklendirmeye çalışıyor ama onların zihinlerindeki tereddüdü
gideremiyordu. Yakın arkadaşı Nuri Conker'de, kız kardeşi Makbule
Atadan'da çekingenlik hâkimdi. Ahmet Ağaoğlu'yla yeni partiye gidilip
gidilmemesi konusunda oldukça sert bir şekilde tartıştı ama onu bile
ikna edemedi. Hepsi İsmet İnönü'nün bu partiyi de 'irtica'yla
suçlayacağı ve sonuçta kapattıracağı kanısındaydı. Ahmet Ağaoğlu
İnönü'nün de bulunduğu bir sohbette açık açık, "Herkesin yan yana oturduğuna bakmayın. Meclis'te serbest düşünme, serbest söyleme
ve serbest hareket etme imkânı verilse, CHF kendiliğinden iki kola ayrılır ve ayrılanla hakiki bir muhalif fırka kurulmuş olur" diyordu.
Atatürk kızacağı sanılırken kahkahalar atarak bu fikre katıldığını söylemesi Ağaoğlu'nu daha yüreklendirdi ve Gazi'nin huzurunda

İnönü'yle milletvekillerine bir devre görev yapsalar dahi ömür boyu
emekli maaşı bağlanmasını öngören kanun dolayısıyla tartışmaya
oturdu.
Atatürk tartışmaya müdahale edip konuya dönülmesini sağladıktan
sonra Ahmet Ağaoğlu'na, "Denetleme görevini yapmanız için kaç
milletvekiline sahip olmalısınız?" diye sordu; onun da "10-15 doğru dürüst bilgili adam yeter" demesi üzerine, "Öyleyse merak etmeyin. Ben yeni fırkaya 50- 60 hatta daha çok mebus temin ederim. Size şimdiden

Kütahya mebusu Nuri Conker'in umumi kâtip olmasının sözünü veriyorum. Bunu söyle-dikten sonra Conker'e dönüp, "Nuri kabul
ediyorsun değil mi?" diye sordu. Çaresiz kalan Conker'in, "Emredersiniz" cevabı üzerine kız kardeşi Makbule'yi işaret edip,

"Hemşirem de şimdiden yeni fırkaya girmiştir" dedi ve Ağaoğlu'na dönüp ekledi: "Daha söyleyecek bir sözün kaldı mı?"
'Seçilecek diyorum...'
Ahmet Ağaoğlu hâlâ ikna olmamıştı. Atatürk'le aralarında şu diyalog gelişti:
- Paşam, Ali Fethi Bey halen büyükelçidir. Nasıl Meclis'e girebilecek, nasıl yeni kurulan partinin reisliğini yapacak? - Mebus olacak elbette.
- Paşam nasıl mebus olacak, aklım almıyor.
- Başkaları nasıl olduysa o da öyle olacak.
- Paşam başkalarını siz tavsiye ediyorsunuz ve sizin fırkanızın mensupları onları seçiyorlar. Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan olmayan

Fethi Bey'i siz nasıl ve kime tavsiye edeceksiniz? Yeni parti henüz kurulmadığına göre Halk Fırkası üyeleri nasıl olur da kendilerine rakip olacak bir partinin liderini seçerler?
- Ne karıştırıyorsun sen? Ben sana Fethi Bey seçilecek diyorum...

Atatürk sabırsızlanıyor, muhalefet partisinin bir an önce kurularak Meclis'te göreve başlamasını istiyordu.

Bu yüzden Serbest Cumhuriyet Fırkası (Tüzük taslağında bu isim Serbest Laik Cumhuriyet Fırkası diye anılmıştı) doğru dürüst program bile hazırlayamadan kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığı'na vermek zorunda kaldı.

'Allah muvaffak etsin'

Ufukta belediye seçimleri vardı ve SCF kurucularının hedefi bu seçimlere katılmaktı. Atatürk, "Yeni kuruldunuz, hemen seçime girip kaybederseniz aleyhinize olur" diye uyardı Fethi Bey'i. Ama muhalefet lideri kararlıydı ve o izin verirse seçime katılacaklarını hatta kesinlikle kazanacaklarını söyledi. Atatürk "Allah muvaffak etsin" demekle yetindi.İnönü tehlikenin büyüdüğünü anlamıştı ama engellemek için biraz

daha beklemeye karar verdi. Nasılsa muhalefet kitleleri harekete geçirecek, sonuçta bazı olaylar çıkacaktı; o zaman müdahale etmek daha akıllıcaydı.
Fethi Bey'in İzmir gezisi CHF'nin aradığı fırsatı verdi. Halk coşku içinde Fethi Bey'i karşılamaya hazırlanmıştı. Ama muhalefet liderinin
orada konuşturulmaması talimatını alan yerel yöneticiler olaylar çıkması ihtimalinden söz ederek Fethi Bey'e, "Mitigten vazgeçmesini"
söylediler. Fethi Bey durumu Atatürk'e iletmek için çekmek istediği
telgrafı kabul edecek postane bile bulamadı. Sonunda onun kaleme
aldığı metin İzmir dışından Ankara'ya ulaştırıldı ve Atatürk vakit geçirmeden müdahale etti: "Anlıyorum ki sana nutkunu söyletmek
istemiyorlar. Fakat sen behemahal nutkunu söyleyeceksin. Ve tesadüf edeceğin herhangi bir engeli bana bildireceksin. Başvekil,

Dahiliye Vekili ve İzmir Valisi asayişi temin etmekle mükelleftir."
Atatürk telgrafının birer kopyasını İnönü'ye ve mahalli yöneticilere
çektirmişti. Sonunda miting izni çıktı. Ama bu kez Fethi Bey'in konuşma yapacağı kürsünün karşısına ikinci bir kürsü hazırlandı ve
Fethi Bey'in orada konuşmaya başladığı söylentisi çıkarıldı. Oysa kürsüye çıkan Adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt'tu. Halk durumu protesto etmeye
başlayınca orada bekletilmekte olan polis gücü harekete geçti.
İtekleme, coplama denenmedi bile tabancasını çeken polis ateş etmeye başladı halkın üzerine. Mitinge babasıyla gelen 14 yaşında
bir erkek çocuk oracıkta öldü. Olaylar kontrolden çıktı.
Fethi Bey kargaşadan sıyrılıp Ankara'ya döndüğünde gazetelerin hakkında kaleme aldıkları ağır yazılarla karşılaşınca ne yapacağını
şaşırdı. En şaşırtıcı olanı da CHF yönetiminin onu 'hükümete geçmeyi istemekle' suçlamasıydı. Fethi Bey buna dayanamadı ve
Meclis'e koştu: "Efendiler, iktidar partisinin daima o mevkide kalacağını söylemesini tabii, bizim fırkamızın iktidara geçmek isteğini
suç saymanın mantığını anlamak imkânsız. Eğlence olsun diye kurmadık bu partiyi, tabii iktidara geçmek istiyoruz."
Ahmet Agaoğlu bir kez daha Çankaya'ya çıktı. Atatürk şiddet olaylarından rahatsızdı:
- Beni Serbest Fırka'ya siz soktunuz. 62 yaşındayım ve hayatımın kırk yılını gücüm dahilinde milletime hizmet için geçirdim. Mezarıma birkaç adım kalmışken milleti anarşiye sevk eden sebep olarak
görülüyorum. Hepsi bir yana siz benim kurtarıcımsınız. Beni Malta
esaretinden kurtardınız. Oysa millete ihanet ettiğim gibi kurtarıcıma
da karşı çıktığım suçlaması altındayım. Buna katlanamam.
- Ne yapacaksın?
- Çekilir, öğretmenlikle meşgul olurum.
- O zaman beni karşında bulursun. Anlıyorum ki sen verdiğim sözden şüphe ediyorsun. Namus sözüm var. Müsterih olun Bu kabil
olaylar Avrupa memleketlerinde de oluyor.
'Kapatıyoruz'
Atatürk 1 Kasım 1930 günü hedefinin tek dereceli serbest seçim
olduğunu söylediğinde Fethi Bey ve arkadaşları adeta bayram etti.
Ama iki gün sonra Çankaya'nın havasının değiştiğini gördüler.
Atatürk kendisinin de inanmadığı bir çözümü öneriyordu: "Siz
çalışmaya devam edin ben de partimin başında siyasi mücadeleye
katılayım."
Fethi Bey partisinin diğer kurucularıyla görüşüp Köşke çıktı,
kararlarını bildirdi: "Biz sizinle mücadele etmek için parti kurmadık.
Dolayısıyla fırkayı dağıtmaya karar verdik."
Atatürk'ün Fethi Bey'i parti çalışmalarını sürdürmek konusunda ikna
çabaları sonuç vermedi ve iki dost insan Serbest Fırka'nın kendisini
kapatma kararı aldığının Meclis'te duyurulmasına karar verip ayrıldı.
ÇerçeveÇankaya'ya Anıtkabir planı
Atatürk'ün Çankaya'yı çok sevdiği biliniyor. Orada rahat ettiğini her
vesileyle söylediği de. Nitekim ölümünden sonra Falih Rıfkı Atay, Selah Cimcoz ve Ferid Celal Güven'den oluşan komisyon kurulacak Anıtkabir için en uygun mevkiin Çankaya olduğuna ilişkin
bir raporu Ulus gazetesinin başlıklı kâğıdı üzerinde kaleme aldılar.
Ama o tarihte kabul gören bu fikir daha sonra hatırlanmadı bile

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder